Saturday, May 26, 2007

Kıskançlığın çaresi olgun aşk

Kıskançlığın çaresi olgun aşk


Milyonlarca insanın yaşadığı en önemli sorunlardan biri olan kıskançlık derdinden, eşler 'olgun aşk' sayesinde kurtulabilirler. Olgun aşk, sevginin iyi ve kötü hallerinde de eşine katlanabilmek anlamına geliyor.



“Saat, gece yarısını çoktan geçmişti. Adam bir türlü uyuyamıyor, yatakta dönüp duruyordu. Yanında her şeyden habersiz yatan karısını çok ama çok seviyordu da... Ne yazık ki, artık karısının kendisini eskisi gibi sevmediğini düşünüyordu. Hatta düşünmek ne kelime, bundan emindi. Akşam mutfakta cep telefonundan gizlice biriyle konuştuğunu duymuş, kulak kabartmıştı. Karısı, karşısındakine ‘Artık dayanamıyorum’ diyordu. İşte o an, karısının bir erkekle konuştuğuna emin olmuştu. Belki de karısı ayrılmak istiyordu ama ona söyleyemiyordu. Belki de ayrılmak değildi istediği. İlişkiyi olduğu gibi sürdürmekten yanaydı. Karısı uyuyunca cep telefonunu aldı ve son aranan numarayı çevirdi. Açılmıyordu ne yazık ki. Sabaha kadar beklemek bir işkenceydi. Nasıl bekleyecekti, karnına ağrılar giriyordu. Dayanamadı ve karısını uyandırdı. Şaşkındı karısı, uykunun verdiği mahmurlukla, sorulanlara doğru dürüst cevap bile veremiyordu. Adam çılgın gibi giyindi ve evi terk etti. Kadın üzgün ve çaresiz onun ardından bakıyordu.”



Bir başka öyküde de insanlar ve olaylar farklı ama sonuç yine aynı. “Kadın bir süredir işsizdi ve evde oturmak zorundaydı. Günlerinin aynı rutinde geçtiğini hissediyor ve sıkıntı duyuyordu. Üstelik eşi de bu durumu iyileştirmek için hiçbir çaba göstermiyordu. Sık sık iş seyahatlerine giderek onu yalnız bırakıyor. Şehirde olduğu zamanlarda da bitip tükenmez iş yemekleri birbirini izliyordu. Eşinin işyerinde biriyle ilişkisi olduğundan şüpheleniyordu. Bir gün eşine, annesinin yanına Ankara’ya gideceğini söyleyerek evden çıktı. Akşam aniden dönecek ve eşinin ne yaptığını görecekti. Dediğini yaptı da. Gece 23:00 gibi eve döndü. Eşi salonda oturmuş televizyon seyrediyordu. Utandı, eşine olanları anlatmak istedi ama kelimeler boğazına takılıp kaldı.”





Doktora gitmeden önce aşkı deneyin’



Bu iki öyküde de olduğu gibi, tamamen güvenin sarsılmasıyla ilişkili olan bu kuşkular, birçok insanın hayatını karartıyor. Kıskançlığın dozu öylesine kaçıyor ki, hastalığa dönüşüyor. “Acaba ben de aldatılıyor muyum?” demek hastalık değil ama bu acabaların dozu kaçıyorsa, ‘işler çığırından çıkıyor’ demektir. Üstelik acabaların ardından eşe karşı şiddet ortaya çıkıyorsa, derhal acil çözüm bulunması gerekiyor. Acil çözümün yolu da psikiyatrik tedaviden geçiyor. Ama kıskançlık marazi bir hal almamışsa, yani çiftler henüz ‘doktorluk’ olmamışsa, çözümü aşkta bulabilirler. Psikiyatr Dr. Kemal Sayar’a göre; bu konuda insanın yardımına yetişecek olan, ‘olgun aşk’ diye bir kavram var. Olgun aşk, “sevginin iyi ve kötü hallerinde de eşine katlanabilmek” demek; çünkü her zaman hayaller içinde, toz pembe bulutlar üzerinde bir sevgi ilişkisi yaşamak mümkün olmuyor. Bu durumda o sevginin getireceği tehditleri göğüsleyebilmek için aşkın olgunlaşması gerekiyor. Bu nedenle ilişkilerde olgunluğun peşine düşmek lazım. Ayrıca hemen hepimiz, geçmişin yaralarını taşıyoruz ve onları bugünün ilişkisinde iyileştirmek istiyoruz. Bu nedenle geçmişteki yaralarımızın neler olduğunu iyi tanıyıp onları bugüne taşımamak lazım. Örneğin, babasıyla ilişkisinde örselenmiş bir ilişki yaşayan kadın, eşiyle de bunu yaşarsa, sorun çıkar. Mesela baba evi terk edip gitmişse, kadın evliliği içinde eşinin en ufak bir bağımsızlık çabasını tehdit olarak algılıyor ve gidecek sanıyor. İşte ‘olgun aşk’ ilaç olarak bu noktada gerekiyor. Diğer eşin diğerinin içinde bulunduğu ‘hali’ anlaması ve sabırlı olmasını gerektiriyor. Görüldüğü gibi ‘olgun aşk’ aşk hallerinin en ‘zorlusu’.



Özgüvenini yükselt, kurtul



Psikiyatr Dr. Kemal Sayar’a göre kıskançlık, daha çok özgüven eksikliğinden kaynaklanan bir duygusal durum. İnsanlar, özgüvenlerinde düşme olduğu zaman, kendilerini yetersiz hissetmeye başlıyor ve bunun sonucunda elinde olanı kaybetme korkusuna kapılıyorlar. Dr. Kemal Sayar, kıskançlığı kısaca tanımladıktan sonra, çok açık ve net bir şekilde düşüncelerini ifade ediyor: “Kıskançlık elindekini kaybetme korkusudur. Bu durum özellikle sevgi ilişkilerinde, terk edilme korkusu şeklinde baş gösteriyor; çünkü aşk ilişkisinde insan karşısındakini yüceltiyor, eksiğini görmüyor ve bundan dolayı kendisini de tamamlanmış hissediyor. Hatta geçmişinden gelen tüm örselenmişliklerini burada tedavi etmeye çabalıyorlar. Fakat birden, bu bütünlüğe karşı bir tehdit hissedildiğinde, örneğin sevdiği insanın ilgisinin birine yöneldiğini ya da yöneleceğini gördüğünde, bir anda o kadar da mükemmel olmadığını, hata kusurlu bile olduğunu düşünüyor ve ilişkideki büyü bozuluyor.”



İşte bozulan bu büyü, ilişkinin rotasını birden kıskançlığa, ürküntüye, kaybetme korkusuna, yenilmişliğe, hırslara ve kimi zaman da cinnete çeviriyor. Kıskançlığın pençesine düşen kadın ya da erkek, o andan itibaren ne yazık ki mantıklı düşünmeyi başaramıyor.


Kıskançlık ve evlilik









Konumuz ‘aşkta kıskançlık’ olduğu ve bu sorun daha çok evliliklerde yaşandığı için Prof. Dr. Psikiyatr Nevzat Tarhan, az miktarda kıskançlık duygusunun evlilikte tutkal etkisi yaptığını, hatta eşleri bir arada tutmak, evlilik bağlarını güçlendirmek açısından da yararlı olduğunu belirtiyor. Ancak hemen şu yorumu eklemeden edemiyor: “Yalnız şunun üzerinde durmak gerekebilir: İlişkiyi diri tutan, kişileri birbirine bağlayan az miktarda kıskançlık duygusu, doğal olmakla beraber, çok ciddi olarak ilgiden, sevgiden yoksun kalma kaygısı taşınıyorsa; bu, hem kıskanan kişiye hem de ilişkiye zarar verir. Yoğun bir şekilde kıskançlığın yaşandığı evlilikler, kıskanan için de kıskanılan için de çekilmez hale gelir. Her şeyden önce yersiz yere kıskanılan kişi, kendisini kapana kısılmış gibi hisseder. Kıskanan ise zaten en büyük zararı kendisine verir. Çözümsüz kalan kıskançlık olayları da evliliğin temelini sarsar.”



Aşırı kıskançlık



Prof. Tarhan, aşırı kıskançlığı örneklerle anlatıyor: “Kıskançlık duygusunun öyle örneklerine rastlıyoruz ki; sabah evden giderken açılıp açılmadığını kontrol etmek için perdeleri işaretleyenler, eve gelince banyoyu, sabunu kontrol edenler, eşlerini kapıcı ile dahi konuşturmayanlar gibi, hezeyan derecesinde kıskançlık hisseden insanlar var. Bu, bir hastalıktır ve ilaç tedavisi gerekir.



Bu derece yoğun yaşanmayan, hastalık sınıfına koymadığımız; ama evliliğin ahengini bozan kıskançlıkların çoğu, kişinin sevdiği insanı kaybetme korkusunun ve kendine olan güvensizliğinin sonucudur. Bazı insanlar, eşlerinin karşı cinsten birisinin bazı özelliklerini beğenmesini, onun güzel özelliklerini vurgulamasını rahatsız edici bulur. Bunu, eşlerinin kendilerini beğenmediği şeklinde algılayıp kıskançlık duygusuna kapılırlar. Oysa bu yanlış bir algılamadır. Kimse mükemmel değildir; başka bir insanın bazı özellikleri insanın kendi özelliklerinden daha iyi olabilir. İnsanın, eşinin başkalarının bazı özelliklerini takdir etmesinden, kendisini sevmediği, istemediği anlamını çıkarmaması gerekir.”




Baskı, karşı tarafı daha da uzaklaştırır





Prof Dr. Nevzat Tarhan’a göre kıskanan kişi şunları yapmalı:



* Kıskanan kişi, öncelikle kıskançlıktan kaynaklanan olumsuz duygularını kontrol etmeye çalışmalı. Bazı kıskanç eşler, eşlerini eve bağlı tutmak için tehdit yolunu kullanır. Halbuki sadakat, tehditle değil; ancak sevgiyle sağlanır. Eşini baskı altında tutmaya çalışmak, her hareketini takip etmek, aşırı şüpheci davranmak, kıskançlığı öfke biçiminde yansıtmak karşı tarafı daha çok uzaklaştırır.



* Olumsuz duygularla baş etmenin yolu, onların yerini olumlu duygularla doldurmaktır. Kişi, sevdiği insana sevgiyle yaklaştıkça, karşısındaki de ona aynı şekilde yaklaşacak ve belki de kıskançlığı doğuran nedenler ortadan kalkacaktır.



* Bu tür sorunlar yaşayan kişiler arzu ediyorlar ki, eşleri bunu kendi kendine anlasın, kendileri bu durumu itiraf etmek durumunda kalmasınlar. Oysa eşleri kendilerini incittiklerinin farkında bile olmayabilir.





* Güven duygusunu zayıflatan en önemli etken açık iletişimin olmamasıdır. Birbirlerine dolaylı, imalı mesajlar veren, kinayeli konuşan insanlar farkında olmadan düzeltmek istedikleri yanlışı daha da artırırlar. Sorunların büyümemesi için kesinlikle açık iletişim şarttır.



* Bilindiği gibi, ilişkilerde kişinin kullandığı yöntem de söyledikleri kadar önemlidir. Kişi doğru bir şey söylüyorken, yanlış bir üslup seçerse, hem kendisini doğru ifade edemez hem de taraflar gerginleşir ve çözümsüzlük artar. Tarafların her şeyden önce empatik iletişimi öğrenmesi ve uygulamaya geçirmesi gerekir.



* Yaşadığınız kıskançlık, çocukluğunuzda yaşadıklarınızdan kaynaklanıyorsa, bir psikiyatra gitmekten çekinmeyin.



* Bazen kıskanan eşler sürekli olarak bu durumdan kendilerini sorumlu tutarlar. Ancak unutmayın ki, kıskanılan tarafın hatalı davranışları da buna neden olabilir. Her iki tarafı da gözden geçirin ve beklentilerinizi netleştirin.



* Kıskandığınız insanın sizi sevdiğini ve sevilecek kadar olumlu bir insan olduğunuzu unutmayın.



* Unutmayın ki eşiniz ya da sevgiliniz sizi aldatıyorsa, bunu er geç anlarsınız ve tavrınızı o zaman gösterirsiniz.

No comments: