Friday, May 25, 2007

Evlilik Üzerine

EVLİLİK ÜZERİNE,


‘Ne olursa olsun evlenin. İyi bir kadınla evlenirseniz çok mutlu olursunuz. Kötü bir kadınla evlenirseniz o zaman bir filozof olursunuz ki o da iyi bir şeydir’ demiş Sokrates. Evet, evlilik sürekli mutlu yaşamak anlamına gelmese de daha mutlu ve uzun yaşamaktır. Son yıllarda aksi gündeme gelse de insanoğlunun ruhu için son derece uygun bir kurumdur. Sizi hapseden parmaklık değil, sınırlarınızı koruyan güvenliğinizi sağlayan bir çittir.


Eşinizin sizin için doğru insan olmadığını, yanlış insanla doğru ilişki sürdürülemeyeceğini düşünüyor olabilirsiniz. Ancak unutmayın ki o koşullar altında ve o zamanda o zamanki aklınızla o kişinin en iyisi olduğunu düşünerek karar verdiğiniz Ya da en azından o kişide sizi çeken bir şeyler vardı ki evlilik gibi bir karar aldınız. (Görücü usulü ve aile baskısıyla yapılan evlilikleri hariç tutuyorum.) Şimdi bir düşünün: İşte o ilk zamanlarda sizi çeken, evlilik gibi önemli bir kararı almanıza neden olan özellikleri neydi eşinizin? Sadece o ilk günleri şimdi düşünün. Arkanıza yaslanın, rahat oturun, hemen şimdi gözlerinizi kapatın ve sadece on dakikanızı bu işe ayırın.



Hep akılda tutulması gerekenler:


• İyi evlilik çatışma olmaması değil çatışmaların doğru halledilmesi demektir. Çatışmaların çözümlenmesindeki en önemli nokta haklılığımız konusundaki ısrarcılığımızdan vazgeçmektir. Önemli olan haklı olmak değil mutlu olmaktır. Evlilik de taraflar ortak çıkarlar için biradadır. Eşiniz düşmanınız değildir. ‘Üç keredir senin dediğin oluyor, beş keredir hep senin haklılığını kabul ediyorum’ diye olayların çetelesini tutmak, inat etmek anlamsızdır. Sürekli olarak ‘aynı tarafta’ olduğunuzu kendinize hatırlatın. O sizin eşiniz ve çıkarlarınız ortak.


• İyi bir evlilik için çaba göstermek, adım atmak gerekir. Attığınız adımları, taviz vermek, fedakarlık onun için saçınızı süpürge etmek gibi görmeyin. Güçlü olduğunuzu ispat etmeye çalışmayın. Kişilik savaşına girmeyin. Haklı olduğunuzu onun da kabul etmesini beklemeyin. Her ne yapıyorsanız kendiniz için yapıyorsunuz. Mutlu evlilik mutlu bireylerde oluşur. Öyleyse inat uğruna eşinizi mutsuz etmeyin. Eşiniz mutsuz ise evliliğinizin mutlu evlilik olması zordur.




• Sağlıklı bir ilişki ruhsal açıdan sağlıklı bireylerden oluşur. Psikolojik sağlığınıza özen gösterin.


• İyi evlilikler kendiliğinden değildir. İyi ilişki eşinize yaptığınız küçük ama sürekli yatırımlarla gerçekleşir. (Yatırım derken duygusal yatırımlardan bahsediyoruz.)




• Güzel evlilikler süreç içinde yapılan güzel tercihler sonucu oluşur.


• Eşinizin size nasıl davranmasını istiyorsanız siz de ona öyle davranın.




• Kendi duygusal ve psikolojik ihtiyaçlarınızı ihmal etmeyin. Gerekirse bir psikologtan yardım alın.




• Eşinize değer verin.


• Küçük şeyler zaman içinde büyük fark yaratır.




• Birlikte zaman geçirin. Nitelikli zaman geçirmek şart değildir. Önemli olan bir arada olmaktır.


• Sevdiği insanın övgüsünü almak herkesin performansını arttırır. Eleştiri ise her zaman öfke yaratır.




• Eşinizi bağışlayın. Geçmişin sayfaları yeniden yazılamaz. Yaptığınız yanlışlar için kendinizi de bağışlayın. Bağışlamak kabullenmek ya da aynı fikirde olmak değildir. Sadece geçmişin etkisinde kurtulmak demektir.


• Durum ne olursa olsun eşinizin tarafını tutun.




• Evlilikle ilgili sorunlarınızı yakınlarınızla paylaşmayın. Onlar sizi çok sevdikleri için tarafsız kalamayabilir ve farkına varmadan yangına körükle gidebilirler. Anne, teyze, kardeş vb. sorunlarınızı paylaşacağınız son kişiler olmalıdır. Evliliği iyi giden objektif olacağına güvendiğiniz bir arkadaş ya da en iyisi profesyonel yardım işinizi görecektir.


EVLİLİK ve CİNSEL YAŞAM


Cinsellik evliliğin temelini oluşturan yaşantıdır. Çiftleri birbirine bağlayan en derin ilişkidir. Aranızda iyi giden bir cinsel yaşantı yoksa ya da yeterli değilse eşiniz sizin için herhangi biridir. İlişkide derin anlam yoktur. En iyi ihtimalle ev arkadaşı olabilirsiniz. Aralarında kan bağı olan anne çocuk ya da kardeşlerin bile bir yaştan sonra aynı evin içinde pek çok sorun yaşadığını düşünürsek herhangi biriyle yaşayıp ona tahammül etmek çok zordur.


Düzenli, sağlıklı, yeterli bir cinsel yaşam karı kocanın gerçekten ‘eş’ olmasını bir bütün olmasını sağlar. Eşler birbirlerine karşı daha sabırlı ve anlayışlı olur. Ufak tefek şeyler yüzünden büyük tartışmalar yaşanmaz. Evlilikte denge kurulmuş olur.


Ancak özellikle kadınlar ‘Bütün gün kavga edip, birbirimize hakaretler edip, kırık kalplerle eşimle beraber olmam çok zor’. Bu doğrudur. Cinsellik kadınlar için bütünsel bir anlam taşır. Kötü geçen bir günün ardından kadının cinsel yaşantıya hazır olması zordur. Ancak burada ‘yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan çıkar’ gibi bir durum ortaya çıkar. Yani ‘Cinsel yaşamın yetersizliği mi sorunlara yol açar, sorunlar mı cinsel yaşa mı baltalar’? Aslında bunun bir önemi yoktur. Önemli olan bu döngünün bir yerden kırılmasıdır. Bunun için de çiftlere önerimiz : ‘Yataklarınızı ayırmayın, yatağa küs girmeyin. Cinsel eylem şart değildir. Fiziksel temas, birbirinize sarılmanız da yeterlidir.’

Unutmayın: ‘Ateş şöminenin seks de evliliğin dışına çıkarsa yakıcı olur’





BOŞANMA VE ÇOCUKLAR




Yapılan araştırmalar göstermektedir ki en ideal şartlarda gerçekleştirilen boşanmalarda bile boşanan çiftlerin çocukları zarar görmektedir. Boşanmadan en çok etkilenen grup 7 – 13 yaş arası çocuklardır. Bu yaştaki çocuklar boşanmanın anlamını kavrayabilirler ancak duygusal açıdan sorunları aşacak kadar gelişmemişlerdir.

Kötü giden bir evlilikte, mutsuz bir ailede kavga gürültünün ortasında çocuk yetiştirmemek adına boşanmayı seçen çiftler de bir bakıma haklıdır. Mutsuz ve sorunlarla dolu aile hayatı çocukların psikolojik gelişimi için son derece zararlıdır. Ancak unutulmamalıdır ki boşanmanın çocuklar üzerindeki etkileri de bir o kadardır. Boşanmak bazı problemleri çözebilir ama yeni dertler çıkaracağı kesindir. Ve yeni sorunların eskisinden daha ağır olması büyük olasılılıktır.


* Aile terapisi eşlerin ille de birlikte terapi alması demek değildir. Eşlerden biri yardım almak isterken diğeri buna ihtiyaç duymayabilir ya da gereksiz bulabilir. Çoğunlukla kadınlar terapi ve danışmanlık hizmeti almak ister ve eşlerini ikna etmeye çalışırlar. Böyle bir durumda: ‘esas benim değil eşimin terapiye ihtiyacı var’ diyerek düşünmeyin. Taraflardan sadece biriyle çalışmak yapmak çoğu zaman yeterlidir. Siz kendi payınıza düşeni yapın. Karşı tarafın sihirli biçimde değiştiğini göreceksiniz. Siz değişirseniz her şey değişir.


No comments: