Sunday, May 27, 2007

Saç bakımı programları


Sebumun yetersiz salgılanması gibi iç etkenler veya perma, boya, sıcak kurutma, uzun süreli güneşlenme gibi dış etkenler saçlarda kuruluğa yol açar. Bu duruma gidermenin yolu besleyici bir program uygulamaktır.


Ne yapmalı?


Eğer saçınız çok yıpranmışsa ( güneş sonrası gibi ) şampuandan önce besleyici bir ürün uygulayın. Saçınızı sıcak bir havluyla sararak, uyguladığınız üründe önerilen süre kadar bekleyin. Sıcak havlu ürünün saçınıza daha iyi nüfuz etmesini sağlar. Şampuan öncesi uyguladığınız bu bakımın avantajı, saçı daha sonraki bakımlara hazır hale getirmektir.



Daha sonra, saç tipinize uygun ve besleyici özelliğe sahip bir şampuan ile saçınızı yıkayın.



Kuru saçlar onlarla ilgilenmenize bayılır; şampuan sonrası saç kremi uygulamakta tereddüt etmeyin. Kreminizi durulama gerektirmeyen ürünler arasından da seçebilirsiniz. Bu tip ürünlerin avantajı diğer yıkamaya dek saçı dış etkenlere karşı korumasıdır.



Haftada bir kez, kuru saçlar için hazırlanmış besleyici bir maske uygulayın.



Saçınızı çok sıcak kurutmayın. Eğer güneşleniyorsanız, şapka veya bandana kullanın ya da güneşten koruyucu bir ürün uygulayın.


Saçınızı hiç bir zaman sert bir şekilde fırçalamayın. Kuru saçlar kırılmaya çok meyillidir. Fırçalamadan önce saçınızın kolay taranmasını sağlayacak ürünler kullanmaktan çekinmeyin. Saç fırçanızı ise yumuşak ve doğal kıllı olanlardan seçin. Saçın doğal korunmasını köklerdeki sebum salgısı sağlar. Saçınızı kökten uca doğru fırçalayın böylece sebumun saç boyunca yayılmasını sağlamış olursunuz.


Kuru saçlarda saç uçlarında çatallaşmalar yani kırıklar çok sık görülür. Saç uçları köklere göre daha hassas ve kırılgandır. Onları düzenli olarak kestirin



Günde 100 kadar saç teliniz dökülüyorsa huzursuz olmayın. Bu dökülme yeni çıkan saçlarla dengelendiği için gayet normal. Saçlarınızın sağlığını korumaya devam etmeniz yeterli.

Normal sınırların dışında bir saç dökülmesi yaşıyorsanız, mutlaka önlem almanız gerekiyor. Eğer bir saç hastalığınız yoksa, normalden fazla saç dökülmesinin genellikle 3 nedeni vardır:

- İlkbahar ve sonbahardaki iklim değişimleri.

- Hamileliğe bağlı hormonal değişiklikler ( özellikle doğumdan sonraki 3 aylık dönem)

- Bilinçsiz olarak uygulanan zayıflama rejimleri.


Ne yapmalı?


Saç dökülmesini engellemek için en az 3 ay bakım uygulamanız gerekir. Ayrıca bu bakımı beslenme ile de takviye etmelisiniz. Unutmayın, saç kökünün beslenmesi yediklerimizle doğrudan ilişkilidir. Özellikle H, B5, B6, çinko gibi saçı besleyen vitamin, mineral ve besinlerden mahrum kalmayın.

Saçınızı saç yapınıza uygun ve sık yıkama için hazırlanmış bir şampuanla her gün yıkayın.

Bebek şampuanı kullanmayın. Büyüklerin saçları için yetersizdir.
Haftada bir kez mutlaka besleyici ve nemlendirici maske uygulayın. Bu, saçınızı hem dışarıda gelecek zararlı etkenlere karşı korur hem de kuvvetlendirir.

Güneşlenme, havuz ve deniz sırasında koruyucu ürün kullanın.



Saç, gün boyu, kireç, sigara dumanı, yağmur ve hava kirliliği yüzünden tozlanıp kirlenir. Bir de bunlara uzun süreli güneşlenme, sıcak kurutma,perma ve boya gibi etkenler eklenince saçın yapısında değişiklikler oluşmaya başlar. Su ve sebum yetersizleşir. Korunmasız kalan saç parlaklığını kaybeder ve donuklaşır.


Saçınıza eski parlaklığını kazandırmak, ışığı daha iyi yansıtmasını sağlamak için özel bir program uygulamanız gerekir.


Ne yapmalı?


Öncelikle, saçınızı gün boyu birikmiş kirden arındırmak için köklerden uçlara doğru iyice fırçalayın.



Daha sonra, saç tipinize uygun bir şampuanla yıkayın. Böylece saçınızdaki kireç ve kirlilik yok olacak, saç telleriniz kayganlaşacak, saçınız parlamaya başlayacaktır.



Şampuandan sonra saç telleriniz parmaklarınızın arasında gıcırdayana dek ılık su ile durulayın. Durulamanın sonunda, saçınıza soğuk su tutun. Soğuk su, saç tellerinize canlılık ve dirilik verecektir.



Saçınızı derinlemesine tazelemek ve parlaklığına kavuşturmak için haftada bir kez parlaklık verici özel bir maske uygulayın.



Daha parlak bir görünüm istiyorsanız, saçınızı kurutup şekillendirdikten sonra parlatıcı bir spray sıkın.





Saçınız elleyince bir köpüğü andırıyorsa, şekil vermekte zorlanıyorsanız, canlılığını, diriliğini ve gücünü kısaca esnekliğini yitirmiş demektir. Esneklik kaybı her tip saçta görülebilir. Nedeni ise, genellikle, stres, sigara, uykusuzluk gibi sağlıksız bir yaşam ve dengesiz beslenmedir. Sizin canlılığınızı yok eden bu kötü koşullar saçınızı da etkiler. Çözüm, vitaminler ve enerjidir. Ciddi bir şekilde bakım programı uygulamanız gerekir.


Ne yapmalı?


Saçınızı, saç tipinize uygun olarak seçtiğiniz şampuan ile dönüşümlü olarak, enerji verici özel bir şampuan ile de yıkayın.



Şampuan sonrası, vitaminler açısından zengin, canlandırıcı özelliğe sahip bir yıkama maskesi uygulayın. Uygulama sırasında saç diplerinize masaj yapın. Masaj sırasında sert olmayın, küçük basınçlar uygulayarak kan dolaşımınızın hareketlenmesini sağlayın.
Saçınızı mümkün olduğunca kendi kendilerine kurumaya bırakın. Eğer sıcak kurutma yapmak durumundaysanız, saç kurutma makinesini saçınızdan 30cm. uzakta tutun.
Şekil vermek için canlılık ve enerji veren ürünler kullanın. Seçtiğiniz ürünlerin sprey, köpük ve su gibi hafif yapıda olmalarına özen gösterin.
Saçınızdaki esneklik kaybının genellikle iç nedenlerden kaynaklandığını unutmayın. Dengeli beslenin ve vitamin alın. Özellikle B vitamini saçlara canlılık verir.

* B vitamininin en çok bulunduğu besinler: Tahıllar, baklagiller, fındık, çay, süzme bal, bira mayası, ıspanak, bezelye, fasulye, karnıbahar, lahana, süt, yumurta, kırmızı et, karaciğer, böbrek ve balık.


Saturday, May 26, 2007

Mevsimine göre sağlık

Mevsimine göre sağlık


Hayatımızı takvimlere göre düzenliyoruz. Tatillerin ne zaman başlayıp, ne zaman sona ereceği, önemli günler, kısacası günlük hayatımızla ilgili her şeyi takvimlerde bulabiliyoruz. Ancak bir de sağlık takvimine ihtiyacımız var. İşte size, yılın 12 ayında sağlığınızı korumak için neler yapmanız gerektiğini anlatan bir başucu takvimi!




OCAK



Yılın ilk ayı. Başka bir deyişle yeni başlangıçlar yapmanın, önemli kararları uygulamaya başlamanın tam zamanı. Hadi, siz de kesin kararınızı verin ve sigara içmekten vazgeçin. Son zamanlarda tüm dünyada sigaraya karşı etkili bir kampanyanın sürdürüldüğünü biliyoruz. Gelin bu kampanyaya kulaklarınızı tıkamayın.



Ocak ayı, sigarayı bırakmak için yılın en uygun, en anlamlı dönemi. Yapılan araştırmalar, ocak ayında sigaradan vazgeçmeye karar verenlerin bu girişimlerinde çok başarılı olduklarını gösterdi. İster ocak ayının kerameti deyin, ister yeni bir başlangıç yapmanın kararlılığı deyin, ama ortada bir gerçek var: Ocak ayında sigaraya veda edenler, bir daha ellerine sigara almıyorlar.







Bu arada sigara dumanıyla gözgözü görmez hale gelmiş kapalı salonlardan, barlardan da uzak durun. Tabii bu ay, soğukalgınlıklarına karşı da tedbirli olmanız gerekiyor. C vitamini takviyesini sakın unutmayın. Her sabah bir bardak portakal suyu içmeyi alışkanlık haline getirin. Ocak ayının sağlık takviminde, sağlığınızı korumaya daha fazla özen göstermeniz vurgulanıyor.



ŞUBAT



‘Cüce Şubat’ın ne gibi sürprizler yapacağı belli olmaz. Ülkemizde genellikle soğuklar, şubat ayında şiddetlenir. Biraz da ilkbahara duyulan özlemin verdiği sabırsızlıkla, şubatı biran önce atlatmak isteriz.



Mutlaka farketmişsinizdir, kış aylarında daha çok acıkırız ve karnımızı doyurmamız daha zor olur. Vücut, daha fazla enerjiye ihtiyaç duyduğu için, bu dönemde sindirimi zor olsa da tok tutan yiyeceklere ağırlık verilir. Özellikle karbohidrat içeren besinler sofraları süsler.



Şubatta, şu karbohidratlı besinler meselesini ele alın. Ağır karbohidratlı yiyeceklerden vazgeçin. Tahıl ürünleri, kuru fasulye, mercimek, börülce, nohut gibi yiyecekler, sebve ve meyve ağırlıklı bir beslenme programını uygulayın. Şubat ayında, beslenme alışkanlıklarınızdaki hataları düzeltmeye çalışın. Zararlı karbohidratlardan uzak durmanız, kışı daha sağlıklı atlatmanızı sağlayacak.



MART



Karanlık ve kasvetli kış günlerinden sonra Mart ayında güneşi görmeye başlayacaksınız. ‘Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır’ derler ve Mart güneşine aldanmanın yanlış olduğunu iddia ederler. Mart ayında soğuklar devam etse de, hem günler uzayacak, hem de güneş sık sık gökyüzünden size kendini gösterecek. Bu günleri iyi değerlendirin.



Fırsat buldukça açık havada yürüyüşler yapın. Bahara dinç ve güçlü girmek için mart ayında vücut egzersizlerine ağırlık verin. Kış aylarında istemeden de olsa, belki kilo aldınız. Fazla kilolardan kurtulmak için yılın en uygun dönemindesiniz. Bu ay, bahar yorgunluğuna karşı da hazırlıklı olmalısınız.



NİSAN



Nisan ayı, genellikle yağışlı geçer ama yağmur bulutlarının arasından güneş yüzünü gösterince de yüreğinizi yaşama sevinci sarar. Karamsarlıktan kurtulmanın tam zamanı.



Bu arada bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyoruz. Mart ayında fazla kilolardan kurtulmayı başarmış olabilirsiniz. Ancak şimdi vücudunuzu dikkatle inceleyin ve bel bölgesinde bir fazlalık olup olmadığını araştırın.



İnce vücutlu olsanız bile belde kalınlaşma, hafif bir göbek vücudunuzda zararlı yağların biriktiğine işarettir. Zararlı yağların bel bölgesinde toplandığı belirtiliyor.



Kanser ve kalp hastalıklarına yakalanma tehlikesinin bir habercisi de bu yağ birikimi. Nisan ayında özellikle bel ve karın jimnastiği yapmanız, beslenme düzeninizi yeniden gözden geçirmeniz gerekiyor.



MAYIS



Cinsel hayatınıza çeki düzen vermek için Mayıs ayını tercih edin. Baharın bu en güzel ayında, yeni aşklara kendinizi hazır hissedebilirsiniz. Cinsel dürtülerin hızlandığı bu dönemde, cinsel hastalıkların da arttığını unutmayın.



Bu ay, kendinizi yenilemek için elinize geçen fırsatları değerlendirin. Bu ayın en önemli sorunları, sindirim sisteminde ortaya çıkabilir.



Gerekirse bir doktora görünüp sindirim sisteminizi rahatlatacak önlemler alabilirsiniz. Eğer geçmişti sindirim sisteminizde sorunlar yaşadınızsa, mayıs ayında bu sorunların tekrar ortaya çıkması ihtimali fazladır. Bu nedenle, daha önce uyguladığınız perhize baş vurmanızda fayda var. Bu ay, sindirim sisteminizi korumaya özellikle çok önem vermelisiniz.



HAZİRAN



Hiç oyalanmadan, vakit kaybetmeden bir sağlık kontrolünden geçin. Tatile çıkmadan önce, bir check-up yaptırmanız gerekiyor. Sağlığına önem veren herkesin, hiç değilse bir doktora görünüp genel bir muayeneden geçmesi gerekiyor.



Tatilinizin zehir olmaması ve de kendinizi göz göre göre hasta etmemeniz için biraz fedakarlık yapmayı göze almak zorundasınız.



Özellikle orta yaşlı kadın ve erkeklerin, yazın nimetlerinden yararlanmaya başlamadoan önce mutlaka doktor kontrolünden geçmeleri gerekiyor. Hemen yüzünüzü buruşturup, kaşlarınızı çatmayın. Sıradan bir check-up için fazla zaman harcamanıza gerek yok. Kan ve idrar tahlili, bir kaç araştırma ile bu mesele halledilir.



TEMMUZ



Tatil döneminin bu en güzel ayında yapmanız gereken ilk iş, cildinizin durumunu kontrol ettirmek olmalı. Deri kanserlerinin özellikle temmuz ayında ortaya çıkması bir rastlantı değil. Yaz sıcaklarının çekiciliğine kapılıp, güneş banyolarını artırınca, bilmeden kendinizi tehlikeye atabilirsiniz. Derinizdeki benler önceleri iyi huylu olabilir, ama birdenbire güneşle temas edince özellikleri değişebilir. Bu ay, lütfen cildinizin bakımına, sağlığına özen gösterin. Aşırı sıcaklarda, kan basıncınızı ölçtürmeyi de ihmal etmeyin. Vücudunuzun susuz kalması ihtimaline karşı önlem alın.



AĞUSTOS



Ağustos sıcaklarında kent içinde kalmak, kalp hastalıkları açısından tehlike yaratabilir. Yaz ortasında, öncelikle ruhsal sağlığınızı korumak için önlemler almalısınız. Yılın bu en sıcak ayında, stresten uzak kalmaya çalışmalısınız. Yaşadığınız çevreden uzakta geçireceğiniz bir kaç gün, sizi rahatlatır. Depresyon, panik atak gibi sorunlar, ağustos ayında ortaya çıkabiliyor. Önceleri ruhsal sorunlar yaşamış olanların da, bu ay çok dikkatli davranmaları öneriliyor.



EYLÜL



Sürekli aynı tempo içinde yaşamanın zararlı etkileri, vücudunuzda da kendini göstermeye başlar. Sonbaharın bu ilk ayında, tıpkı ilkbaharın başlangıcında olduğu gibi açık hava sporlarına ağırlık vermelisiniz. Ama bu ay, daha önce denemediğiniz sporları denemenizde yarar var. Vücudunuzun kasları sürekli aynı hareketleri yapmaktan yorulur. Bu nedenle eylül ayında farklı egzersizler yapmayı deneyin. Joging yapıyorsanız, yürüyüşü deneyin. Tenis oynuyorsanız, bu kez de voleybolu tercih edin. Değişik sporlarla vücudunuzun dinginliğini koruyacaksınız.



EKİM



Ekim ayı, sağlık açısından sonbaharın en tehlikeli dönemidir. Hava serinlemeye hatta soğumaya başladığı için grip, soğuk algınlıkları, bronşit, boğaz ağrıları ve enfeksiyon hastalıkları sırada bekler. Bu hastalıklara yakalanmamak için öncelikle bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi gerekiyor. C vitamini içeren meyve ve sebzeler sofranızdan hiç eksik olmamalı. Bağışıklık sistemini güçlendirici besinlerle kendinizi koruyabilirsiniz. Yeşil ve siyah çayın bağışıklık faydalı olduğunu unutmayın.



KASIM



Sağlığınızla ilgili planlar yapmanın tam zamanı. Sağlık sigortanızı yenileyeceksiniz. Bu arada genel bir sağlık kontrolundan geçmeyi ihmal etmeyin. Hava koşullarındaki değişiklikler, özellikle kalp ve akciğer hastalıklarına davetiye çıkarır. Kışa girmeden önce, sağlık durumunuzun incelenmesi, kış aylarında büyük sorunlarla karşılaşmanızı önleyebilir. Bu arada depresyon riskini de gözardı etmeyin. Vücudunuz değişen hava koşullarına uyum sağlayıncaya kadar, bazı sorunlarla karşılaşmanız kaçınılmaz.



ARALIK



Her şeyden önce strese karşı önlem almalısınız. Kış mevsiminin başında kendinizi aşırı derecede yorgun hissedebilirsiniz. Bu ay, bünyenizi kuvvetlendirmek için vitamin takviyesine ağırlık vermelisiniz. Kış koşullarının pek çok kişinin ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediği biliniyor. Güneşin yüzünü çok seyrek göstermesi, özellikle kadınlarda karamsarlığa neden olur. Bu yüzden soğuk kış günlerinde, güneşi görür görmez kısa süre de olsa açık havada dolaşmalısınız. Sinir sisteminizi kontrolden geçirtmeyi de unutmayın. Kış başında ruh ve beden sağlığınızda önemli değişiklikler yaşayabilirsiniz. Bu nedenle bir sorununuz olunca, zaman kaybetmeden doktorunuza başvurun.

Kıskançlığın çaresi olgun aşk

Kıskançlığın çaresi olgun aşk


Milyonlarca insanın yaşadığı en önemli sorunlardan biri olan kıskançlık derdinden, eşler 'olgun aşk' sayesinde kurtulabilirler. Olgun aşk, sevginin iyi ve kötü hallerinde de eşine katlanabilmek anlamına geliyor.



“Saat, gece yarısını çoktan geçmişti. Adam bir türlü uyuyamıyor, yatakta dönüp duruyordu. Yanında her şeyden habersiz yatan karısını çok ama çok seviyordu da... Ne yazık ki, artık karısının kendisini eskisi gibi sevmediğini düşünüyordu. Hatta düşünmek ne kelime, bundan emindi. Akşam mutfakta cep telefonundan gizlice biriyle konuştuğunu duymuş, kulak kabartmıştı. Karısı, karşısındakine ‘Artık dayanamıyorum’ diyordu. İşte o an, karısının bir erkekle konuştuğuna emin olmuştu. Belki de karısı ayrılmak istiyordu ama ona söyleyemiyordu. Belki de ayrılmak değildi istediği. İlişkiyi olduğu gibi sürdürmekten yanaydı. Karısı uyuyunca cep telefonunu aldı ve son aranan numarayı çevirdi. Açılmıyordu ne yazık ki. Sabaha kadar beklemek bir işkenceydi. Nasıl bekleyecekti, karnına ağrılar giriyordu. Dayanamadı ve karısını uyandırdı. Şaşkındı karısı, uykunun verdiği mahmurlukla, sorulanlara doğru dürüst cevap bile veremiyordu. Adam çılgın gibi giyindi ve evi terk etti. Kadın üzgün ve çaresiz onun ardından bakıyordu.”



Bir başka öyküde de insanlar ve olaylar farklı ama sonuç yine aynı. “Kadın bir süredir işsizdi ve evde oturmak zorundaydı. Günlerinin aynı rutinde geçtiğini hissediyor ve sıkıntı duyuyordu. Üstelik eşi de bu durumu iyileştirmek için hiçbir çaba göstermiyordu. Sık sık iş seyahatlerine giderek onu yalnız bırakıyor. Şehirde olduğu zamanlarda da bitip tükenmez iş yemekleri birbirini izliyordu. Eşinin işyerinde biriyle ilişkisi olduğundan şüpheleniyordu. Bir gün eşine, annesinin yanına Ankara’ya gideceğini söyleyerek evden çıktı. Akşam aniden dönecek ve eşinin ne yaptığını görecekti. Dediğini yaptı da. Gece 23:00 gibi eve döndü. Eşi salonda oturmuş televizyon seyrediyordu. Utandı, eşine olanları anlatmak istedi ama kelimeler boğazına takılıp kaldı.”





Doktora gitmeden önce aşkı deneyin’



Bu iki öyküde de olduğu gibi, tamamen güvenin sarsılmasıyla ilişkili olan bu kuşkular, birçok insanın hayatını karartıyor. Kıskançlığın dozu öylesine kaçıyor ki, hastalığa dönüşüyor. “Acaba ben de aldatılıyor muyum?” demek hastalık değil ama bu acabaların dozu kaçıyorsa, ‘işler çığırından çıkıyor’ demektir. Üstelik acabaların ardından eşe karşı şiddet ortaya çıkıyorsa, derhal acil çözüm bulunması gerekiyor. Acil çözümün yolu da psikiyatrik tedaviden geçiyor. Ama kıskançlık marazi bir hal almamışsa, yani çiftler henüz ‘doktorluk’ olmamışsa, çözümü aşkta bulabilirler. Psikiyatr Dr. Kemal Sayar’a göre; bu konuda insanın yardımına yetişecek olan, ‘olgun aşk’ diye bir kavram var. Olgun aşk, “sevginin iyi ve kötü hallerinde de eşine katlanabilmek” demek; çünkü her zaman hayaller içinde, toz pembe bulutlar üzerinde bir sevgi ilişkisi yaşamak mümkün olmuyor. Bu durumda o sevginin getireceği tehditleri göğüsleyebilmek için aşkın olgunlaşması gerekiyor. Bu nedenle ilişkilerde olgunluğun peşine düşmek lazım. Ayrıca hemen hepimiz, geçmişin yaralarını taşıyoruz ve onları bugünün ilişkisinde iyileştirmek istiyoruz. Bu nedenle geçmişteki yaralarımızın neler olduğunu iyi tanıyıp onları bugüne taşımamak lazım. Örneğin, babasıyla ilişkisinde örselenmiş bir ilişki yaşayan kadın, eşiyle de bunu yaşarsa, sorun çıkar. Mesela baba evi terk edip gitmişse, kadın evliliği içinde eşinin en ufak bir bağımsızlık çabasını tehdit olarak algılıyor ve gidecek sanıyor. İşte ‘olgun aşk’ ilaç olarak bu noktada gerekiyor. Diğer eşin diğerinin içinde bulunduğu ‘hali’ anlaması ve sabırlı olmasını gerektiriyor. Görüldüğü gibi ‘olgun aşk’ aşk hallerinin en ‘zorlusu’.



Özgüvenini yükselt, kurtul



Psikiyatr Dr. Kemal Sayar’a göre kıskançlık, daha çok özgüven eksikliğinden kaynaklanan bir duygusal durum. İnsanlar, özgüvenlerinde düşme olduğu zaman, kendilerini yetersiz hissetmeye başlıyor ve bunun sonucunda elinde olanı kaybetme korkusuna kapılıyorlar. Dr. Kemal Sayar, kıskançlığı kısaca tanımladıktan sonra, çok açık ve net bir şekilde düşüncelerini ifade ediyor: “Kıskançlık elindekini kaybetme korkusudur. Bu durum özellikle sevgi ilişkilerinde, terk edilme korkusu şeklinde baş gösteriyor; çünkü aşk ilişkisinde insan karşısındakini yüceltiyor, eksiğini görmüyor ve bundan dolayı kendisini de tamamlanmış hissediyor. Hatta geçmişinden gelen tüm örselenmişliklerini burada tedavi etmeye çabalıyorlar. Fakat birden, bu bütünlüğe karşı bir tehdit hissedildiğinde, örneğin sevdiği insanın ilgisinin birine yöneldiğini ya da yöneleceğini gördüğünde, bir anda o kadar da mükemmel olmadığını, hata kusurlu bile olduğunu düşünüyor ve ilişkideki büyü bozuluyor.”



İşte bozulan bu büyü, ilişkinin rotasını birden kıskançlığa, ürküntüye, kaybetme korkusuna, yenilmişliğe, hırslara ve kimi zaman da cinnete çeviriyor. Kıskançlığın pençesine düşen kadın ya da erkek, o andan itibaren ne yazık ki mantıklı düşünmeyi başaramıyor.


Kıskançlık ve evlilik









Konumuz ‘aşkta kıskançlık’ olduğu ve bu sorun daha çok evliliklerde yaşandığı için Prof. Dr. Psikiyatr Nevzat Tarhan, az miktarda kıskançlık duygusunun evlilikte tutkal etkisi yaptığını, hatta eşleri bir arada tutmak, evlilik bağlarını güçlendirmek açısından da yararlı olduğunu belirtiyor. Ancak hemen şu yorumu eklemeden edemiyor: “Yalnız şunun üzerinde durmak gerekebilir: İlişkiyi diri tutan, kişileri birbirine bağlayan az miktarda kıskançlık duygusu, doğal olmakla beraber, çok ciddi olarak ilgiden, sevgiden yoksun kalma kaygısı taşınıyorsa; bu, hem kıskanan kişiye hem de ilişkiye zarar verir. Yoğun bir şekilde kıskançlığın yaşandığı evlilikler, kıskanan için de kıskanılan için de çekilmez hale gelir. Her şeyden önce yersiz yere kıskanılan kişi, kendisini kapana kısılmış gibi hisseder. Kıskanan ise zaten en büyük zararı kendisine verir. Çözümsüz kalan kıskançlık olayları da evliliğin temelini sarsar.”



Aşırı kıskançlık



Prof. Tarhan, aşırı kıskançlığı örneklerle anlatıyor: “Kıskançlık duygusunun öyle örneklerine rastlıyoruz ki; sabah evden giderken açılıp açılmadığını kontrol etmek için perdeleri işaretleyenler, eve gelince banyoyu, sabunu kontrol edenler, eşlerini kapıcı ile dahi konuşturmayanlar gibi, hezeyan derecesinde kıskançlık hisseden insanlar var. Bu, bir hastalıktır ve ilaç tedavisi gerekir.



Bu derece yoğun yaşanmayan, hastalık sınıfına koymadığımız; ama evliliğin ahengini bozan kıskançlıkların çoğu, kişinin sevdiği insanı kaybetme korkusunun ve kendine olan güvensizliğinin sonucudur. Bazı insanlar, eşlerinin karşı cinsten birisinin bazı özelliklerini beğenmesini, onun güzel özelliklerini vurgulamasını rahatsız edici bulur. Bunu, eşlerinin kendilerini beğenmediği şeklinde algılayıp kıskançlık duygusuna kapılırlar. Oysa bu yanlış bir algılamadır. Kimse mükemmel değildir; başka bir insanın bazı özellikleri insanın kendi özelliklerinden daha iyi olabilir. İnsanın, eşinin başkalarının bazı özelliklerini takdir etmesinden, kendisini sevmediği, istemediği anlamını çıkarmaması gerekir.”




Baskı, karşı tarafı daha da uzaklaştırır





Prof Dr. Nevzat Tarhan’a göre kıskanan kişi şunları yapmalı:



* Kıskanan kişi, öncelikle kıskançlıktan kaynaklanan olumsuz duygularını kontrol etmeye çalışmalı. Bazı kıskanç eşler, eşlerini eve bağlı tutmak için tehdit yolunu kullanır. Halbuki sadakat, tehditle değil; ancak sevgiyle sağlanır. Eşini baskı altında tutmaya çalışmak, her hareketini takip etmek, aşırı şüpheci davranmak, kıskançlığı öfke biçiminde yansıtmak karşı tarafı daha çok uzaklaştırır.



* Olumsuz duygularla baş etmenin yolu, onların yerini olumlu duygularla doldurmaktır. Kişi, sevdiği insana sevgiyle yaklaştıkça, karşısındaki de ona aynı şekilde yaklaşacak ve belki de kıskançlığı doğuran nedenler ortadan kalkacaktır.



* Bu tür sorunlar yaşayan kişiler arzu ediyorlar ki, eşleri bunu kendi kendine anlasın, kendileri bu durumu itiraf etmek durumunda kalmasınlar. Oysa eşleri kendilerini incittiklerinin farkında bile olmayabilir.





* Güven duygusunu zayıflatan en önemli etken açık iletişimin olmamasıdır. Birbirlerine dolaylı, imalı mesajlar veren, kinayeli konuşan insanlar farkında olmadan düzeltmek istedikleri yanlışı daha da artırırlar. Sorunların büyümemesi için kesinlikle açık iletişim şarttır.



* Bilindiği gibi, ilişkilerde kişinin kullandığı yöntem de söyledikleri kadar önemlidir. Kişi doğru bir şey söylüyorken, yanlış bir üslup seçerse, hem kendisini doğru ifade edemez hem de taraflar gerginleşir ve çözümsüzlük artar. Tarafların her şeyden önce empatik iletişimi öğrenmesi ve uygulamaya geçirmesi gerekir.



* Yaşadığınız kıskançlık, çocukluğunuzda yaşadıklarınızdan kaynaklanıyorsa, bir psikiyatra gitmekten çekinmeyin.



* Bazen kıskanan eşler sürekli olarak bu durumdan kendilerini sorumlu tutarlar. Ancak unutmayın ki, kıskanılan tarafın hatalı davranışları da buna neden olabilir. Her iki tarafı da gözden geçirin ve beklentilerinizi netleştirin.



* Kıskandığınız insanın sizi sevdiğini ve sevilecek kadar olumlu bir insan olduğunuzu unutmayın.



* Unutmayın ki eşiniz ya da sevgiliniz sizi aldatıyorsa, bunu er geç anlarsınız ve tavrınızı o zaman gösterirsiniz.

Antivirus Software

How Can Anti-Virus Software Keep My Data Safe?

It’s getting harder everyday to protect your data from the dangers posed by computer viruses. These malicious programs have evolved into multiple forms and can be contracted through a variety of ways, including opening email attachments, clicking on spam or by visiting corrupt websites.



Fortunately, just as viruses have grown in strength and complexity over the years, so also have the tools used to combat them. With the latest generation of anti-virus software, you can give your computer a level of protection never before possible.



Today’s best anti-virus software come with multiple virus scans, allowing you to schedule scans in advance, giving you access to a variety of location-specific scans and even real-time scanning, which scan your computer every few minutes for viruses—stopping them before they can do damage.



And, since new viruses are being created everyday, the most effective anti-virus programs offers convenient virus updates. Some software even offer automatic updates, which regularly and automatically check back with the manufacturer for information on new viruses, providing you the highest-level of protection at all times.



However, undeniably, the most valuable thing that today’s anti-virus software brings to its consumers is plain, good-old-fashion peace of mind.



In this site, you'll find articles on computer virus topics, news stories and comprehensive anti-virus software reviews that will help you make an informed decision on which anti-virus program is right for you. At TopTenREVIEWS – We do the research so you don't have to.™










What to look for in Anti-Virus Software















































Top anti-virus software should be easy enough for a computer novice to both use and install. The software should effectively seek out and identify virus threats, as well as clean or isolate infected files. There should be understandable reporting available for each scan and plenty of help support available, so you can be well informed of the software’s activities and capabilities. Below are the criteria TopTenREVIEWS used to *******uate anti-virus software.






Ease of Use –Exceptional anti-virus software is simple to use, regardless of a person’s computer experience or knowledge of viruses.




Effective at Identifying Viruses and Worms – The best anti-virus products identify infected files quickly through real-time scanning, searching for viruses in a multitude of sources, including email, instant message applications, web browsing and so on.




Effective at Cleaning or Isolating Infected Files –Truly capable anti-virus software thoroughly cleans, deletes or quarantines infected files—keeping them from spreading throughout the hard drive or network.




Activity Reporting – Anti-virus programs should give immediate notification of viruses found by real-time scanners and should provide an easy-to-read report of scan results, including what it found and what it did with infected files.




Feature Set – A well-rounded feature set allows anti-virus software to provide absolute protection. The best programs are those that offer a wide variety of tools, from basic real-time scanning to more advanced, heuristic scanning and ****** blocking—when it comes to virus protection, the more options the better.




Ease of Installation and Setup – Anti-virus programs should be a breeze to install, making it easy to go from installation to initial scan in just a couple clicks of the mouse.




Help Documentation – High-end anti-virus software come with plenty of help, including support via email, online chat or over the telephone. There should also be online resources, such as knowledge bases and FAQs available for quick and convenient help.


So, no matter how serious a computer virus is or how quickly it is passed around, with today’s anti-virus software, you’ll always have a cure.



To read our top-ranked anti-virus software review, click here.









Game Trojans Abound


Trojans used to create botnets have long been implicated in spam and credit card fraud rings. But online games, particularly MMORPGs (Massive Multi-player Online Role Playing Games), are also a frequent target. Here are a few tips to help you - and your avatar - from becoming the next victim. >> Game






Trojans Bypassing Firewalls


There's been a bit of press about a Trojan (Win32/Jowspry) that's using the Windows Background Intelligent Transfer Service (BITS) to bypass local permission-based firewalls and silently download malware from the Internet. From my standpoint, the problem here has to do with allowing permission-based firewalls to manage what can and cannot access the Internet. (Disclaimer: I work for Microsoft; all opinons expressed here are my own and should not be construed as representing any opinions or intent on Microsoft's part).

Using a permission-based firewall isn't that much different from being a good parent. If your son or daughter wants to go out, you expect they will ask permission and tell you where they are going. Most of us don't, for example, tell our child that it's okay to go outside without notice so long as they are 'just going to Sally's house'. Even if Sally lives right next door, you always want to know in advance. I know I do. And I expect the same from my firewall.


I use ZoneAlarm, which asks during setup if it should manage permissions automatically. Opting in for that automatically grants access to certain operating system services and standard programs such as Internet Explorer, Outlook Express, and other Internet-related apps - including BITS. The moment you opt-in to allowing your firewall to make the decisions for you, that's the moment you've defeated the whole purpose of having a permission-based firewall.


My strategy is 'trust nothing'. I don't grant any carte blanche rights to any application. If it needs to access the Internet, it has to ask me first. That way, I minimize the chance of some miscreant app (i.e. malware) sneaking out by piggy-backing on something I've already allowed. To minimize alerts, I disable services I don't need (The Elder Geek has a great walkthrough for this) and I tend not to allow programs to update automatically. (On the flip side, I am fastidious about manually updating to ensure I'm protected against the latest vulnerabilities - visiting Microsoft Update once a month and checking my system with Secunia Security Advisor every couple of weeks.


Security is never a passive endeavor. And it's never guaranteed. But going the extra mile to monitor, *******uate, and make decisions on a case-by-case basis pays off - with both parenting and computers.












How to Report a Phishing Scam


Phishing scams try to trick recipients into clicking a link which leads to a spoofed website that looks like a real bank or ecommerce site. Any information entered on the fake site will be sent to criminal attackers. Here's how to report these scams to the proper authorities. >> How to Report a Phishing Scam







Trojan Masquerades as IE7 Beta


A new Trojan hit inboxes this morning, masquerading as an update to Internet Explorer. The email arrives with a spoofed From address of either 'admin@microsoft.com' or 'admin@windows.com'. Subject line is 'Internet Explorer 7.0 Beta'. The message body is a graphic linked to a file on a remote website. If downloaded and run, that file attempts to download additional malicious software. Some antivirus vendors are tagging it as a trojan downloader (Trojan-Downloader.Win32.Agent.bjo), others as a file infector (W32/Grum-B). As with most threats today, it also appears to have rootkit capabilities.






Links in Outlook Not Working


There seems to be an increasing number of complaints regarding links in Outlook email not working. In other words, you click a link in an email message and nothing happens. Though the cause of the problem may vary, one reason can be tracked to a family of Trojans intent on stealing gaming credentials. For example, Symantec reports that Infostealer.Wowcraft.C modifies the values:

"(Default)" = "%ProgramFiles%\Internet Explorer\INTEXPLORE.com" -nohome"

"(Default)" = "%ProgramFiles%\common~1\INTEXPLORE.pif" %1""

in the registry subkey:

HKEY_LOCAL_MACHINE\SOFTWARE\Classes\htmlfile\shell\open\command

This effectively places the Trojan file (in this case, INTEXPLORE.com) in the role of middleman. You click a link in email, it loads the INTEXPLORE.com file, which then passes the control over to the browser. It's possible that either some antivirus software is removing the Trojan but leaving behind the registry edit, or impacted users are manually deleting the file but leaving behind the registry edit. Either way, the result is the same - basically resulting in a dead end each time you click a link in email.


Fortunately, the fix is simple. First, scan the system with up to date antivirus software to ensure the Trojan really is gone. Then edit the registry and replace the bad value with the default value:


"C:\Program Files\Internet Explorer\iexplore.exe" -nohome

Recommended reading:



  • Tutorial: Using the Windows System Registry

  • Step-by-Step: How to Edit the Registry







  • Disable AutoComplete


    AutoComplete not only makes it easier for you to automatically fill in forms and logon to secure sites - it also makes it easier for Trojans and hackers to gain access to your personal data and logon credentials. Here's how to clear the sensitive data stored by AutoComplete and how to disable the feature to better protect your privacy.
  • How to Disable AutoComplete in Internet Explorer

  • How to Disable AutoComplete in Mozilla Firefox

  • How to Disable AutoComplete in Netscape Navigator





  • CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI

    CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI



    Dünyamızda yaşamakta olan canlılar incelenirse özelliklerinin çok farklı olduğu gözlenir.Bu farklara rağmen bu canlıları derece derece ve birbirlerine benzeyenleri bir araya toplayarak gruplandırmak mümkündür.Canlıların benzerliklerine göre gruplandırılmasına sınıflandırma (sistematik) denir.Hayvanlar ve bitkiler belirli bir düzen içerisinde sınıflandırılır.



    SINIFLANDIRMA SİSTEMİNİN GELİŞİMİ



    Canlılar; monera, protista, fungi, bitki ve hayvan olmak üzere gözle görülmeyen çok küçük organizmalardan dev ağaçlara ve binalara kadar bir dağılım gösterirler.Bu büyük hayat çeşitliliğini tanıyabilmek için, büyük grupları daha küçük gruplara ayırmak gerekir.Biyologlar dünyadaki canlıları sınıflandırmamış olsalardı, bu kadar çeşitli olan canlılara ulaşmak mümkün olmayacaktı. Sınıflandırmanın amacı, canlıları bir sistematiğe oturtmak ve tabiatı daha kolay anlaşılabilir hale getirmektir.



    İlk sınıflandırmayı Yunan Filozofu Aristoteles (m.ö.383-322) yapmıştır.Aristoteles bitkileri otlar, çalılar, ağaçlar; hayvanları ise yaşadıkları yere göre karada, suda ve havada yaşayanlar şeklinde gruplandırmıştır.Aristoteles’in sınıflandırması canlıların görülebilen ve morfolojik özelliklerine göre yapılmıştır. Günümüzdeki sınıflandırılmada, canlıların bütün özellikleri göz önünde bulundurulur.



    Örneğin yarasanın kanatlarına bakarak onu kuşlar sınıfında incelemek mümkün değildir.Yarasa bütün özellikleri ile bir memeli hayvandır.



    Sınıflandırma, canlıların görülen bir veya birkaç özelliğine göre yapılırsa ‘suni sınıflandırma’ (yapay sınıflandırma) adını alır. Aristo’nun yapmış olduğu sınıflandırma yapay sınıflandırmadır. Buna ampirik sınıflandırma da denir.



    Günümüzde sınıflandırma, canlıların akrabalık ilişkilerine göre yapılır. Sınıflandırılmada canlıların tüm özellikleri göz önünde bulundurulur.Bu çeşit sınıflandırmaya ‘tabii sınıflandırma’ (doğal sınıflandırma) denir.



    Doğal sınıflandırma bilimsel olan sınıflandırılmadır.Buna filogenetik sistematik da denir.



    Bir canlıyı türün evrim sistematiğine geçirdiği gelişmelere filogeni (soy oluş), embriyo döneminde geçirdiği değişmelere ontogeni (birey oluş) denir.



    SINIFLANDIRMA BİRİMLERİ



    Sınıflandırmanın en küçük birimi tür dür.Sınıflandırmada tür kavramını ilk kuran kişi John Ray dır.



    Tür ortak bir atadan gelem,yapı görev bakımından ortak özelliklere sahip olan, kendi aralarında çiftleşerek verimli döller meydana getirebilen bireylerin oluşturduğu topluluktur. Sistematikte her tür iki isimle adlandırılır.Bu iki isimden 1. si canlının cinsini 2. si tanımlayıcı özelliğini belirtir.Her türün iki isimle adlandırılması ilk kez Carolus Linnaeus tarafından kullanılmıştır.



    Türlerden daha büyük topluluklar da vardır.Bunlar sırasıyla cins, familya, takım, sınıf, şube ve alem dir. Birbirlerine çok benzeyen yakın türlerin gruplaşmasıyla cinsler ortaya çıkar.Örneğin kedi, aslan ve kaplan türleri ‘felis’ cins adı altında toplanır.



    Felis domesticus :Kedi

    Felis leo :Aslan

    Felis tigris :Kaplan



    Her tür kendi cinsiyle belirtilir.Bu kural bütün dünyada kullanılır.

    Böylece karışıklık önlenir.Cinslerin ortak karakterlerine göre gruplaşmasına familyalar meydana gelir.Benzer familyalar takımları oluşturur.Benzer takımların gruplaşmasıyla sınıflar ortaya çıkar.



    Sınıfların bir araya gelmesiyle şubeler, şubelerin bir arya gelmesiyle alem meydana gelir.



    Sınıflandırmada birimler büyükten küçüğe doğru gidildikçe, birimin kapsadığı birey sayısı artar, aralarındaki benzerlik azalır.Büyük biriden küçük birime doğru gidildikçe birey sayısı azalır, benzerlik artar.



    BİLİMSEL SINIFLANDIRMANIN



    DAYANDIGI TEMELLER



    Günümüzde geçerli olan sınıflandırma filogenetik sınıflandırmadır. Bu sınıflandırmaya göre bütün canlıların ortak bir atası vardır.Bu sınıflandırmanın açıklanabilmesi için akrabalık derecelerinin açıklanması gerekir.Akrabalık derecelerinin belirlenmesinde bazı temel kurallar göz önüne alınır.



    1) Homolog Organlar: Yapıları ve gelişimleri birbirlerine benzeyen fakat farklı görevleri olan organlara homolog organlar denir.Örneğin fok balığının ön yüzgeci, yarasanın kanadı, kedinin pençesi, atın ön bacağı, insanın eli homolog organlardır.bunları her biri yaklaşık olarak aynı sayıda kemik, kas, sinir ve kan damarlarına sahiptir.Aynı plana göre düzenlenmiş ve aynı gelişme biçimine sahiptir.homolog organlar canlıların ortak bir atadan geldiğinin kanıtlarından biri olarak ileri sürülmektedir.



    Bazı organlar aynı kökten gelmedikleri halde, yaptıkları görev aynıdır.



    Bu organlara anolog organlar denir.Kuş ve böcek kanatları analog organlardır.



    2) Embriyolojik Benzerlik: Canlıların embriyo dönemlerinde geçirdikleri evreler ve farklılaşmalar birbirine çok benziyorsa bu canlılar yakın akrabadır.Omurgalı hayvanlarının embriyolarının ilk evreleri çok belirgin bir benzerlik gösterir.İlk evrede balık ve domuz embriyosunu ayırmak çok zordur.



    3)Biyokimyasal Benzerlik: Çeşitli hayvanların plazma proteinleri arasındaki benzerlik derecelerinin antijen-antikor tekniği ile denenir.



    Her hayvan türünün kan içeriği kendine özgün bir protein bileşimine sahiptir.yakın akraba olan canlıların plazma proteinlerinin benzerliği daha fazadır.



    Bütün hayvanlarda hücrenin çalışması ve kalıtım faktörlerinin dölden döle geçmesi kromozomlar tarafından kontrol edilir.Bütün canlılarda kromozomların kimyasal yapısını DNA (deoksiribonükleik asit) meydana getirir.Akrabalık derecesi yakın olan canlıların DNA’larının baz dizilimlerinin benzerliği de artmaktadır.



    Hayvanlar, protein metabolizması sonucu oluşan azotlu artıkları üre, ürik asit ve amonyak şeklinde idrarla vicuttan uzaklaştırılabilir.

    Sınıflandırılmada canlıların idrarlarının bileşimi de dikkate alınır.



    Memeli canlılarının çoğunda sindirim için aynı veya benzer enzimler kullanılır.Bu olaylar canlıların ortak bir kökten geldiğinin kanıtlarından biri olarak gösterilmektedir.



    Bunlar başka yumurta tiplerinin benzerliği, organizmaların simetri şekilleri anatomik yapılarındaki benzerlikler gibi özellikler de doğal sınıflandırma yapılırken dikkate alınır.



    Bazı organizmalar mevcut bir sınıflandırma sistemine koymak oldukça zordur.Çünkü canlıların taşıdıkları özelliklerin bazısı bir gruba, bazısı da diğer bir gruba ait olabilir.Örneğin tek hücreli olan euglena; hareketli , kloroplast taşıyan ve kendi besinini yapabilen canlıdır.



    Euglena, hareketinden dolayı hayvan, kloroplast taşıdıgı ve kendi besinini kendisi yaptığından dolayı da bitki olarak kabul edilmiştir.



    Bakteriler: Heteretroflardır. Parazit yada saprofit beslenirler. Fotosentez ya da kemosentez yapan ototrof olanları vardır.



    Mavi-Yeşil algler:Fotosentez yaparlar.Kloroplastları yoktur. Fotosentez olayı stoplazma içine dağılmış klorofiller aracılığı ile olur.



    PROTİSTA



    a) Kamçılılar: Tek hücreli yapıya sahiptirler. Suda hareket ederler.

    Heterotrof ve otorotrof olanları vardır.Örnek:Euglena.



    b) Kök ayaklılar: Tek hücreli olan bu protozoalar besinlerini yalancı ayakları ile alır ve hareket eder.Örnek:Amip



    c) Sporlular: Sporla ürerler. parazityaşarlar. Örnek: Plazmadizmmalaria



    d) Silliler: Hücrenin çevresi hareket ve besin almayı saglayan sillerle çevrilidir. Örnek: Şapkalı mantar.



    FUNGİ



    Çok çekirdekli hücrelere sahip olup, sporlarla ürerler. Örnek: Şapkalı mantar.



    BİTKİLER



    Algler, çiçeksiz bitkiler ve çiçekli bitkiler olmak üzere üç grupta incelenir.



    Algler: İletim demetleri yoktur.İletim demetleri olmadığından su ve suda erimiş madensel tuzları tüm bitki tüzeyi ile alırlar.Doku farklılaşması yoktur.



    Çiçeksiz Bitkiler: Kendi arasında ikiye ayrılır.



    1) Kara yosunları: İletim demetleri yoktur.Eşeyli ve eşeysiz üreme, döl değişimi şeklinde birbirini takip eder. Gametleri gametongium denen keselerde oluşturur.döllenme sonucu oluşan zigot bir süre ebeveyne bağlı kalır.



    2) Eğrelti otları: İletim demetleri vardır.Gerçek kökleri yoktur. Eşeyli ve eşeysiz üreme döl değişimi şeklinde birbirini takip eder.

    Çiçekli Bitkiler:İyi gelişmiş iletim sistemleri vardır.Üreme organları çiçek şeklinde özelleşmiştir.Açık ve kapalı tohum olak üzere iki grupta incelenir.



    1) Açık tohumlular: Her zaman yeşildirler.Soymuk demetlerinde kalburlu hücreler vardır, arkadaş hücreleri yoktur.Çiçekleri daima tek eşeylidir.Tohumları daima çok çeneklidir.Tohum taslakları yumurtalık

    dışına gelişir.



    2) Kapalı tohumlular: En gelişmiş bitki sınıfıdır.Her zaman yeşil değildirler.Çiçekleri genelde erseliktir.Çiçeklerinde çanak ve taç yaprak farklılaşması vardır.Kapalı tohumların iki önemli sınıfı vardır.



    1)Monokotiledonlar (bir çenekliler): Embriyolarında tek çenek yaprağı taşırlar.Otsu bitkilerdir.Tek yada çok yıllık olabilirler.İletim demetleri dağınık ve düzensiz sıralanmıştır.Korteksi incedir.Meristem kambiyumu yoktur.Yaprakları paralel damarlıdır. Saçak kök sistemi bulunur.



    2) Dikotiledonlar(iki çenekliler): Embriyolarında iki çenek yaprağı taşırlar.Otsu ve odunsu bitkilerdir.Tek yada çok yıllık olabilirler.

    İletim demetleri dairesel çizilmiştir. Korteksi incedir.Enine kalınlaşmasını sağlayan kambiyum (meristem) bulunur.Yaprakları ağsı damarlıdır.Ana kök ve buna bağlı yarı kökler gelişmiştir.



    HAYVANLAR



    Çok hücreli heterotrof canlılarıdır.Aktif hareket ederler. Omurgalılar ve omurgasızlar olmak üzere iki gruba ayrılırlar.



    Omurgalılar(kordalılar)



    Omurgalılar ve ilkel kordalılar olmak üzere iki gruba ayrılırlar.



    A) Omurgalılar:Vücutlarının sırt tarafında bir sinir kordonu bulunur.İç iskelet eklemlidir. İskelete bağlı kaslar hareketi sağlar.Hepsinde beyin ve beyini koruyan kafatası vardır.Dolaşım sistemleri kapalıdır.Holozoik olarak beslenirler.Çoğu ayrı eşeylidir.Balıklar, kuşlar, kurbağalar, sürüngenler ve memeliler olmak üzere beş sınıfa ayrılırlar.



    1) Balıklar: Vicutları pullarla örtülüdür.İç iskelet kemikten ya da kıkırdaktan oluşmuştur.Solungaç solunumu yaparlar.Kalpleri iki odacıklıdır.Kalplerinde sürekli kirli kan bulunur.Vücutlarında temiz kan dolaşır.Soğuk kanlı hayvanlardır.Boşaltım organları mezonefros tipi böbreklerdir.Boşaltım maddelerinin, üreme hücrelerinin ve sindirim artıklarının toplandığı kloak denilen yapıya sahiptirler.Örnek:köpek balığı, alabalık, sazan.



    2) Kuşlar: Akciğer solunumu yaparlar.Kalpleri dört odacıklıdır.Kalbin sol karıncığından çıkan aort sağa kıvrılarak dallanır.Sıcakkanlıdırlar.Boşaltım organı metanefroz tipi böbreklerdir, vücut tüylerle kaplıdır.Tüysüz olan bölgeler pullarla örtülüdür.Kloaklıdırlar. Dişleri yoktur.Örnek:martı, bülbül, tavuk, ördek, deve kuşu.



    3) Kurbağalar: Lavralar solungaç solunumu, erginleri akciğer ve deri solunumu yaparlar.Kalpleri üç odacıklıdır.Vücutlarında karışık kan dolaşır.Soğukkanlıdırlar.Azotlu dolaşım maddesi amonyaktır.Boşaltım organı mezonefroz tipi böceklerdir.Kloak lıdır.Derilerinin mukus salgısı olan mukus, deriyi kaygan tutar.Örnek:semender, kuyruklu kurbağa, su kurbağası.



    4) Sürüngenler: Akciğer solunumu yaparlar.Kalpleri üç odacıklıdır

    (timsah hariç).Soğukkanlıdırlar.Erginlerinin boşaltım organları metanefroz tipi böbreklerdir.kloak lıdırlar.Dişilerde yumurta kanalının bir bölümü yumurta akı, diğer bölümü yumurta kabuğu yapacak şekilde özelleşmiştir.Vücut keratinle kaplı olduğundan kurudur. Örnek:yılan, timsah, kaplumbağa, kertenkele.



    5) Memeliler: Akciğer solunumu yaparlar.Kalpleri dört odacıklıdır.Kalbin sol karıncığından çıkan aort sola kıvrılarak dallanır.



    Sıcakkanlı hayvanlardır.Kloak yoktur.Ürogenital sistem sindirim sisteminden ayrı olarakdışarıya açılır.Boşaltım organı metanesaz tipi böbreklerdir.Sinir sistemleri çok gelişmiştir.Örnek:fare, yarasa, kirpi, insan,balina.



    B) İlkel kordalılar: İskeletleri kıkırdaktır.Yutak bölgesinde solungaç yarıkları, sırt tarafında da sırt ipliği bulunur.Bu grubun tek örneğiAmfiyoksüs tür.



    OMURGASIZLAR



    Süngerler, sölentereler, solucanlar, yumuşakçalar, eklembacaklılar ve derisi dikenliler olmak üzere gruplandırılmışlardır.



    a) Süngerler: Yapısını oluşturan hücreler arasında iş bölümü vardır.Hücresel farklılaşma görülmesine karşın hücrelerde doku oluşturmak için iş bölümü yoktur.



    b) Sölenterler: Bu şube üyeleri oyu bir kese gibi düzenlenmiş tek açıklı sindirim boşluklarına sahiptirler.Örnek:deniz anası, hidra, mercanlar.



    c) Yassı solucanlar: Sinir ve üreme sistemlerine sahiptirler.Örnek:

    tenya, planoria.



    d) Yuvarlak solucanlar: Bitki ve hayvanlarda parazit yaşarlar.Örnek:

    bağırsak solucanı.



    e) Böcekler: Vücutlarının tamamı epidermisin salgıladığı kitin ile kaplıdır.Trache solunumu yaparlar.



    CANLILARDA BESLENME İLİŞKİLERİ



    Besleme sistemine göre canlılar üreticiler(ototroflar) ve tüketiciler(heterotroflar) olmak üzere iki grupta incelenir.Üretici canlılar(ototroflar) kendi besinlerini yapar.Tüketiciler(heterotroflar) besinlerini kendileri yapamaz.Doğrudan veya dolaylı olarak ototrof canlılardan sağlar.



    OTOTROF BESLENME



    Kendi besinini kendisi sentezleyebilen organizmalara ototrof (üretici) canlı denir.Enerji sayesinde inorganik maddelerden organik madde sentezleyebilirler.Bitkiler, algler ve bazı bakteriler ototrof canlılardır.Kullanılan enerji kaynağına göre, ototrof organizmalar fotosentez yapanlar ve kemosentez yapanlar olmak üzere iki bölümde incelenir.fotosentez yapan canlıların klorofili vardır.bunlar klorofilleri sayesinde güneş ışınlarını soğurarak organik besinlerde kimyasal bağ enerjisine çevirirler.



    Kemosentez yapan organizmalar genellikle bakterilerdir.Bunlar gerekli enerjiyi amonyak, hidrojen, sülfür gibi belirli inorganik maddeleri oksitleyerek sağlar.



    Nitrit bakterileri amonyağı nitrite, nitrat bakterileri nitriti, nitrata dönüştürür.bu sırada açığa çıkan enerji bakteriler tarafından ATP sentezinde kullanılır.Bu şekilde gerçekleşen ATP sentezine kemosentetik fosforilasyon denir.Bu ATP inorganik maddelerden organik maddelerin sentezi sırasında kullanılır.



    Nitrit ve nitrat bakterileri azot döngüsünde rol oynar.Amonyağı, yeşil bitkilerin kolayca alıp kullanabileceği nitrat bileşiklerine dönüştürür.Amonyağın nitrata dönüştürülmesine nitrifikasyon denir.



    HETEROTROF BESLENME



    İnorganik maddelerden organik besin yapamayan, organik besinleri hazır olarak alan canlıların beslenme biçimine heterotrof beslenme denir.Böyle beslenen canlılara dış beslek veya tüketiciler adı verilir.



    Heterotrof canlıların beslenme ve yaşama şekilleri holozoik, simbiyoz, saprofit olmak üzere üç grupta incelenir.



    a) Holozoik Beslenme:Bu şekilde beslene canlılar besinlerini katı parçalar halinde alarak sindirirler.bunların sindirim sistemleri, avlarını yakalayabilmek için duyu organları, sinir sistemleri ve kas yapıları gelişmiştir.Otçul hayvanlar, etçil hayvanlar ve hem otçul hem etçil hayvanlar bu grupta incelenir.



    b) Birlikte Yaşama:İki veya daha fazla türün bir arada kurdukları yaşam şekline simbiyosim denir.Bu canlılardan biri konak diğeri konuk adını alır.Birlikte yaşama yararlı ve zararlı birliktelikten oluşur.Yararlı

    birliklerin beslenme biçimi kommensalizm ve mutualizm dir.Zararlı birlikteliklerin ise parazitizmdir.



    1) Mutualizm:Bir arada yaşayan canlıların karşılıklı olarak yarar sağlaması şeklindeki beslenme biçimidir.Bu beslenme biçimine en tipik örnek likenlerdir.Liken, mantar ve yeşil algler in birlikte oluşturdugu bir yaşama birliğidir.



    2) Kommensalizm:Bir canlı üzerinde yaşadığı canlıya zarar vermeden bu canlıdan yararlanıyorsa bu yaşama şekline kommensalizm denir.Örnek olarak yengeçlerin solungaçlarına tutunarak yaşayan bazı yassı kurtlar.



    3) Parazitizm:Bir arada yaşayan iki canlıdan birinin digerini sömürerek ona zarar vermesi şeklinde olan beslenme ilişkisidir.Bazı bakterilerin sindirim enzimleri yoktur.Önemli monomerleri diğer canlı organizmalardan sağlarlar.Böyle bakterilere parazit bakteriler denir. Hastalık yapan parazit bakterilere de patojen bakteriler denir.



    Bir canlı diğer bir canlının deri ve solungaçlarına yapışarak yaşıyorsa bu canlılara ektoparazit (dış parazit) denir.Koku ve diğer duyu organları iyi gelişmiştir.Bit, pire, tahtakurusu, uyuz böceği, sivrisinek bir ekoparazittir.



    Bir canlı diğer bir canlının iç kısmında yaşıyorsa endoparazit denir.

    Bu parazitler hücre içerisinde yaşıyorsa bunlara hücre parazitleri denir.Örneğin sıtmaya neden olan parazit plazmadium al yuvar hücresinde yaşar.Endoparazitler çok sayıda gamet oluştururlar.

    Bundan dolayı üreme sistemleri çok gelişmiştir



    Bitki üzerinde yaşayan ve konak organizmanın odun borularından su ve madensel tuzlar alarak fotosentez yapabilen parazitlere yarı parazit denir.Üzerinde yaşadığı konak bitkinin soymuk borularından hazır organik maddeler alarak yaşayan parazit bitkilere tam parazit denir.



    c) Saprofit (çürükçül) beslenme:Biramayası, küf mantarı ve bakterilerin çoğu besinlerini katı olarak alamazlar.Bunlar gerekli olan organik besin maddelerini kokuşmaya yüz tutmuş bitki ve hayvan ölüleri üzerinden canlı artık ve salgılarından sağlarlar.Saprofitler öncelikle dışarı salgıladıkları enzimle besinlerini sindirir.Daha sonra küçük molekülleri emerler.Bu şekilde heterotrof beslenmeye saprofit beslenme denir.Saprofit bakterilerinin bir kısmı çürümede, bir kısmı ise mayalanmada rol oynar.



    HEM OTOTROF HEM HETEROTROF BESLENME



    Sinek kapan ve ibrik otu gibi böcek yiyen bitkiler fotosentezle organik madde yapar.Ayrıca yakaladıkları böcekleri salgıladıkları enzimlerle hücre dışında sindirirler.Daha sonra bu besinleri emerler.



    DOGADA MADDE DEVRİ



    Organik artıklar ve cesetler ayrıştırılarak inorganik maddelere dönüştürülür.Bu yollarla serbest kalan inorganik maddeler yeniden fotosentez ve kemosentez de kullanılır hale getirilir.Fotosentez ve kemosentez olaylarıyla inorganik maddeler yeniden organik bileşiklere dönüştürülür. Bu dönüşümlere doğada madde döngüsü denir.



    Karbon devri: Bir dönümlük şeker kamışı her yıl atmosfer tabakasından 20 ton kadar karbondioksit kullanır.Bitki ve hayvan enerji elde etmek için organik maddeleri yıkar.Karbondioksit ve su ya kadar parçalanır.Hücre solunumu denen bu olay sonucunda oluşan karbondioksit tekrar atmosfer tabakasına verilir.



    Azot devri: Bitkiler aminoasit ve protein sentezi yapabilmek için gerekli olan azotu, nitrat tuzları olarak topraktan alırlar.Bitkiler tarafından alınan nitratlar bitki hücreleri tarafından aminoasit ve protein sentezinde kullanılır.



    Ölmüş bitki ve hayvanla, canlıların artıkları ve salgılarındaki proteinli maddeler saprofitler tarafından amonyağa dönüştürülür.Bu olaya pütrüfikasyon (kokuşma) denir.



    Amonyak nitrit bakterileri tarafından nitrite; nitritte nitrat bakterileri tarafından nitrata dönüştürülür.Bu olaya nitrifikasyon denir.



    Bitki tarafından kullanılmayan nitratlar azot bozan bakteriler ile parçalanır.Bu parçalanmadan açığa çıkan azot tekrar havaya karışır.Bu olaya denitrifikasyon denir.

    Havanın azotu toprağa iki şekilde geçer:



    1)Yıldırım çakması sonucu azot oksijenle birleşir.Daha sonra su ile etkileşince nitrik asit meydana gelir.Yağmurla toprağa inen nitrik asit toprakta bulunan sodyum ve potasyum bileşikleri ile etkileşerek nitrat tuzlarını oluşturur.



    2)Toprakta, havanın serbest azotunu bağlayabilen ve kullanabilen azot bakterileri vardır.baklagillerin köklerindeki urlarda yaşayan ribozom da havanın serbest azotunu bağlayabilir ve azotlu madde yapar.Bu bakterilerin ölüleri topraktaki azotlu organik artıkları oluşturur.

    Cep Telefonu Programları

    Cep Telefonunuz İçin ProgramLar..


    Agile Messenger indir


    Agile mobile cep telefonu msn messenger programı, herkesin tercihi. Cepte msn çalıştırmak için gerekli bir cep programı (Agile Messenger for Nokia Series 60 v2 (66xx, 6260, 3230, 7610, N-Series) diğer modeller için tıklayın)



    Anti Mosquito

    Yaydigi sinyal ile ortamdan sinekleri uzaklaştırır..



    Anti-thief

    Telefonunuzu hırsızlara karsı koruyun... Telefonunuza yabancı sim kart takıldığında önceden belirlediğiniz numaraya mesaj atıyor ve alarm calısıyor....



    Aqua Calendar

    Guzel bir takvim ve Ajanda programı....



    Audio Analyzer S60

    Ses seviyenizin audio analizlerini görmek için...



    Avec Radio

    Gprs bağlantısı üzerinden radio dinlemenize yarayan program...



    Auto Pilot

    Arka fonda çalışarak telefonunuzda yapılan her seyi kaydetmek için ideal bir program...



    BLUE JACK X

    Bluetooth ile mesajlaşma programı...



    Blzinstapp

    Blz uzantılı N-gage oyunlarını nokia telefonlarda oynamak için



    Call Cheater S60

    Telefonla gorusme sırasında Belirtilen sesleri çalarak konustugunuz kişiyi aldatmak için mukemmel bir program....



    Call Control

    Gelişmiş bir çağrı yönetim uygulaması.

    İstenmeyen numaraların aramasını engelleyin, yada sadece istenilen numaralardan çağrı alın....



    Call Recorder

    Telefon görüşmelerinizi kaydetmenize yarayan bir program. Arama geldiğinde kayıt yapılıp yapılmayacağını soruyor.

    Kullanımı çok kolay bir program...



    Caller Info

    Arayanların en ince ayrıntısına kadar bilgilerini ekranda görmenizi sağlayan süper bir program...



    Cell Track

    Cep telefonunuzun sarj sinyallerini gösteren bir programın..



    Dream Send

    Mesajları otomatik kalıplar halinde yollamaya yarar...



    Easylock XiMpDA

    Otomatik tus kilidi...



    F-cabir

    F-securenin s60 tabanlı telefonlar için geliştirdigi anti virus. program kurulumu ve kullanımı gayet kolay



    FSCaller v3.04

    Sizi arayanın resmini tam ekranda görmeye yarayan bir program.İstediniz kişiye,istediniz resimi belirtebilirsiniz....



    GeoView

    Bu program ile dünya haritası üzerinde 2 yerin mesafesini tespit edebilirsiniz. Gps özelliğinede sahip...



    Handy Dates

    Doğum günlerini hatırlatan özel bir program...



    Handy Safe

    Bu programa adres defterinizi, kredi kartlarınızın hesaplarını, banka hesaplarını, unutmamaniz gerek şifrelerinizi....

    ve daha bir çok şeyi kaydedebilirsiniz...



    Jamanda CabirFix

    Cabir Virüsünü Temizler..



    MadMixer

    Polifonik melodi mix programı..



    Metronome

    Piyano çalanlar için metronom programı...



    MobileFax

    Cep telefonundan Fax Cekmek için...



    Mobiluck

    Telefon yöneticisi programı. Maillerinizi, sms lerinizi, bluetooth ve birçok ayarınızı bu programdan yapabilirsiniz...



    Mobipocket Reader

    E-book larınızı okuyabileceğiniz bir program...



    Msv DriveE

    3230 6260 N-GAGE SX1 gibi mesaj hafızasını MMC karta aktaramayan telefonlar için mesajları MMC karta

    yönlendirmek için crack. Programı kurdukdan sonra bir kere çalıştırmanız yeterli....



    My Kareoke

    Kareoke programı...



    Name Swap

    36x0 N-Gage 7650 gibi telefonlarda rehberinizdeki isimlerin önce soyisim sonra isim şeklinde gözükmemesini

    istiyorsanız bu programı yükleyin..



    Opman

    Operator logosu eklemek isteyenlere...



    PLENWARE GINA

    Şifre kontrollü filtre uygulaması, mesajlarınızı ve cağrılarınızı sizden başkası görmesin....



    Pocketcounter

    Cep telefonunda kronometre isteyenlere...



    Psiloc sTools

    Çok güzel bir sistem programı. Telefonunuzu sim kartsız çalıştırabilir, ram inizi bosaltabilir, telefonunuza format



    atabilirsiniz. Sim kartı çıkarınca tekrar açtığınızda sim kartı takın diyor, biraz bekleyin program devreye giriyor....



    Psiloc Total irRemote 1.41 Full

    TV, müzik seti, uydu ve vcd leriniz için mükemmel bir program...



    Psiloc Vision

    Arayanın videosunu gösteren program...



    Ringtone Studio

    Polifonik zil seslerini editleyebileceğiniz bir program...



    Scientific Calculator

    Bilimsel hesap makinası, cos, sin, tan, log değerleri mevcut...



    SimWorks AntiVirus

    İlk cep virüsü olan CABIRE in anti-virüs programı..



    SMS Mach

    Çağrılarınıza cevap veremediğiniz zaman telefonunuz sizin yerinize vevap vermesini sağlayan bir program not sms ile cevap vermektedir...



    Teletext V2

    Güzel bir teletext programı...



    Torch

    Programı calıştırdığınızda ekran tamamen beyaz oluyor ve karanlıkda az da olsa ışık saçıyor...



    Wallpaper Changer

    Duvar kağıtlarını değiştirme programı...





    Yewmarquee

    Telefonunuzun ekranında istediğiniz yazıyı yazdırabileceğiniz basit bir program...Bedava